TRT ÇOCUK KANALINA REKLAM ALINMAYACAK
Caner Baştuğ - Edvin Bekteşeviç
TRT Genel Müdürü Şenol Göka, yaptığı açıklama
ile TRT Çocuk Kanalı’nda bundan böyle reklama yer verilmeyeceğini belirtti.
Medyaloji yazarlarından
Neslihan Kabaoğlu’nun TRT Çocuk’ta reklam yayınlanmasıyla ilgili kaleme aldığı
yazının ardından Change.org devreye girdi ve imza kampanyası başlatıldı. İmza kampanyası
mutlu sonla bitti ve TRT Genel Müdürü Şenol Göka, TRT tarafından düzenlenen “4.
Çocuk Medyası Konferansı” açılış konuşmasında yaptığı açıklama ile bundan böyle
TRT Çocuk’ta reklamlara yer verilmeyeceğini belirtti.
Yapılan bu
açıklamanın ardından Change.org bir yazı yayınladı ve imza kampanyasında destek
olan herkese teşekkür etti.
İşte o yazı...
Başardık! TRT sesimizi duydu!
Merhaba kampanyama imza atan değerli insanlar,
Haftaya güzel bir haberle başlıyoruz. Başlattığım ve sizlerin imzaları ile destek verdiği kampanyamız başarılı oldu.
Bugün 4. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı'nın açılış konuşmasında TRT Genel Müdürü Şenol Göka TRT'nin bundan böyle çocuk kanalına reklam almayacağını duyurdu! İnanılmaz değil mi?
Haftaya güzel bir haberle başlıyoruz. Başlattığım ve sizlerin imzaları ile destek verdiği kampanyamız başarılı oldu.
Bugün 4. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı'nın açılış konuşmasında TRT Genel Müdürü Şenol Göka TRT'nin bundan böyle çocuk kanalına reklam almayacağını duyurdu! İnanılmaz değil mi?
Hedeflediğimiz yolda vazgeçmememiz için bir işaret bu. Çocuklarımıza daha
iyi bir gelecek bırakmak için alacağımız daha çok yol var. Bu minik bir adım.
Belki kimilerine göre önemsiz bir detay. Ancak bir olduk, birlik olduk ve tam
da kimse sesimizi duymuyor dediğimiz anda üzerinden bir sene gibi bir süre
geçmişken bu haberi almak inanılmaz mutlu etti beni. Mutsuz olduğumuz her şeyi
çözmek bizim elimizde. Çocuklarımız için bunu yapmak zorundayız. Çocuklarımızın
geleceği onların daha iyi yetişmesi için şikayet ettiğimiz her detay için bir
olsak birlik olsak daha güzel bir gelecek bekleyecek bizi.
Kampanya süresince imza atan, daha çok imza atılması için her türlü mecrada bu kampanyayı paylaşan, ebeveyn olsun olmasın ülkemizin çocuklarının geleceğini düşünen güzel insanlar sizlere teşekkürü bir borç bilirim.
Kampanya süresince imza atan, daha çok imza atılması için her türlü mecrada bu kampanyayı paylaşan, ebeveyn olsun olmasın ülkemizin çocuklarının geleceğini düşünen güzel insanlar sizlere teşekkürü bir borç bilirim.
Ayrıca özellikle teşekkür etmek istediğim kişiler arasında benim
amatörce başlattığım kampanyamda her danıştığım noktada bana destek olan
Change.org ekibi; yaptığı araştırma ile rakamsal verileri objektif bir şekilde
sunan Neslihan Kabaoğlu; gazete köşelerinde benimle irtibata geçip ya da
kendiliğinden kampanyamdan bahseden gazeteciler (Damla Çeliktab
an - Habertürk,
Rojda Duygu Yeşilgöz - Yurt, Mustafa Doğan - Habertürk) ve yine kampanyamın
yayılmasına destek veren takipçileri ile paylaşan değerli anne blogerlar var.
Herkese Teşekkürler,
Aydınlık Yarınlar,
Seyhun ÖĞÜT
Konuyla ilgili
görüşlerini paylaşan Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr.
Merih Taşkaya ise açıklamasında şunları şöyledi. "Çocuklara yönelik reklamların duygusal bileşenleri ile ilgili olarak, pazarlamacıların inandırıcılığı artırmaya yönelik sıklıkla başvurdukları bazı taktikleri var. Sistematik bir reklam okuması yaptığınızda, çocuklara yönelik ürünlerin sunumunda, mutlu ve eğlenen çocuklarla dolu sahnelerin ekrana geldiğini; eğlenceye ve oyuna odaklanıldığını görürsünüz. Bu eğlence dolu ortamda çocukların ürünü kullanmaları sonucunda yaşayacakları vaat edilen, büyülü bir dönüşüm vardır. Çocuklara yönelik reklamlarda çocukların büyük bir yakınlık ve bağlılık hissettikleri popüler medya karakterlerini sıkça kullanılması yine bilindik bir taktiktir. Bazı durumlarda bu karakterler Sünger Bob, Miki Mause, Caillou, Peppe, Dora vb. gibi ünlü çizgi karakterlerdir. Bir de belirli bir ürün ile tanımlanan ticari karakterler var tabii… McDonald’sın Ronald McDonald’ı, Kellogg’sun Tony the Tiger’ı gibi… Bu taktikler, çocukların reklamlara ilişkin eleştirel bir bakış açısı geliştirmelerinin önünde engeldir. Bir de marka yerleştirme meselesi var tabii.. Marka/ürün yerleştirme gibi promosyon çabaları da çocukların reklamı tanımalarını çok zorlaştırır. Söz konusu 12 yaş altı çocuklarsa bu durum çok daha kritik bir önem arz eder. 12 yaş çocukları bile reklamın zararlı etkilerinden kendilerini koruyacak becerilere çok zor sahip olurlar; bunu gelişme teorilerine dayanarak söyleyebiliriz. Bilişsel yeteneğin gelişmesi yaşa bağlıdır. Bilişsel gelişim literatürü, yönetsel işlev ve duygusal düzenlemenin gelişmesinin prefrontal korteksin nörolojik olgunlaşması ile yakından ilişkili olduğunu ve bu olgunlaşmanın ergenliğin ortalarına dek ancak yetişkin seviyeye ulaştığını iddia ediyor. Reklama karşı savunma geliştirme becerisinin, bilişsel yeteneklerdeki bu geç gelişme nedeniyle 12 yaş altı çocuklarda çok özel çaba harcanmadıkça gelişemeyeceğini pek çok medya pedagogu yaptıkları çalışmaları kanıt göstererek belirtiyorlar.
TRT çocuk kanalında reklam yayınlarına son verilmesi kararı bu bağlamda doğru bir karardır ancak asla yeterli değildir; çünkü ne yazık ki çocuk kanalları sadece TRT çocuk ile sınırlı değil.
Bunların ötesinde, medya dünyasındaki yoğunlaşmalar, global boyutta medya endüstrisini pek çok sektörle bağlantılı hale getirdi. Şöyle ki, siz televizyon kanalınızdan reklam yayınlarını kaldırsanız bile, çizgi karakterlerin oyuncakları, okul çantaları, kalem kutuları lisanlı ya da lisanssız bir şekilde satışa sunulmakta… Siz o çizgi karakterlere programlarınızda yer veriyorsanız, aslında bir bakıma uzun bir reklam yayını yapıyorsunuz zaten. Burada kanallardan ziyade medyada bu yoğunlaşma durumunu yaratan politikalara işaret etmek gerekiyor.
Çocukların reklamın zararlı etkilerinden korunması söz konusu olduğunda daha bütüncül bir çaba gerekir. Bu çabaya medya okuryazarlığı çalışmaları da dâhil elbette. Ancak, medya okuryazarlığının şu anki haliyle de bu sorunlara çözüm sunacak kapasitede olmadığını yine yapılan pek çok akademik çalışmaya dayanarak söyleyebiliriz. Eleştirel düşüncenin gelişmediği toplumlarda istediğiniz kadar medya okuryazarlığı eğitimi verin hiçbir işe yaramaz. Reklam okuryazarlığı için her şeyden önce eleştirel akıl yürütme becerisi gereklidir. Korku üzerine kurulu ilişki kurma biçimlerinin sosyal dünyayı inşa ettiği toplumlarda da eleştirel düşünme becerisi gelişemez. Medya okuryazarlığı gibi projeler de ancak “dostlar alışverişte görsün” mantığı ile yürür gider.
Bütün bunların ötesinde, medya alanında politika yapıcılara çok önemli bir sorumluluk düşüyor. Çocukları bilişsel düzlemde baskı altına alan reklam pratiklerini sınırlayan ve düzenleyen net politikalar, piyasa aktörlerinin baskılarına rağmen yürürlüğe girmeli. Bu politikaların üretim sürecinde çocukların reklam okuryazarlık performansına ilişkin görüşlerin daha belirgin bir rol oynaması gerekiyor." Dedi.
0 yorum :
Yorum Gönder