17 Ocak 2016 Pazar

DOĞA'YA GERİ DÖNÜŞÜM

 Pek çok okulda çevre bilinci temalı derslerde geri dönüşüm konusu görülmektedir. Ancak bu eğitimin bir çeşit alışkanlık halinde kazanılması okul öncesi dönemden başlar. Büyüyen çocuğa bu duyguyu aşılamak güç oluyor.

  
 Çevre bilincini geliştirmek ve geri dönüşümün yaygınlaştırılmasını sağlamak için okul öncesi çocuklarına bu eğitimi veren Aral Tanca Kaya, ebeveynlerin bu konuda hassas olmalarını, bu yaş grubundaki çocuklarına bu eğitimi vermeyi bir borç bilmeleri gerektiğini söyledi.

 Doğum yeri Teksas/El Paso, memleketi Kastamonu/Tosya olan Aral Tanca Kaya, geri dönüşüme nasıl adım attığını şu sözlerle belirtti; “Atıkları biriktirmeye, daha doğrusu atmaya kıyamamaya 10lu yaşlarda başladım. Zaten siz de bilirsiniz ki eski toprak (babalar-dedeler) atmaz saklar, "zamanı geldiğinde muhakkak yerini bulur" diyerek. O geleneği benim kuşağımda da devam ettirmeye çalışan nadir insanlardan biriyim. Eskidikçe değiştir geleneği pek tasvip ettiğim bir gelenek değil.”

 “Atık suntalar, telefon telleri, ahşap kasalar, straforlar...”

 Sakarya Üniversitesi GSF Seramik bölümünü bitirdiğini belirten Kaya sözlerine şöyle devam etti; “Üniversiteden sonra şekillendirme yeteneğimi iyice geliştirdim ve Geri Dönüşüm Sanatı yapmaya koyuldum. Sonrası etkinlik üstüne etkinlik, workshop üstüne workshop oldu. Şu sıralarda da 23 Nisan için, bölgemin Huzur Evi KASEV Vakfında "Doğa'ya Geri Dönüşüm" isimli bir sergi ile 3 yaş ile 103 yaşı buluşturmayı, gizli kalan bazı öz duyguları-renkleri geri dönüşüm çalışmalarla konuşturmayı hedefliyorum.” Geri Dönüşüm konusunda nasıl bir yol İzlediğini ise şu sözlerle anlatıyor; “İnanın, malzemeler bana görünüyor. Atık suntalar, telefon telleri, ahşap kasalar, straforlar vs. Ve gün geliyor, eski toprak atalarımızın da dediği gibi bu malzemeler yerlerini buluyorlar.“

“Morumcek Hikayesi”

Çocuklarla yaptığı geri dönüşüm faaliyetlerini ve geri dönüşümün içinde gizlenen o hoş duyguyu  aktarabilmek adına şu hikayeyi anlattı ; Siyah örümceklerin arasında Mor bir örümcek dünyaya gelir. "Morumcek". Morumcek dışlanır her biri aynı renk örümcekler tarafından. Aralarına katılmak ister ama gayet tabi. Renginin farklı olduğunu biliyordur ve paylaşmak ister. Bir rica eder, iki yalvarır, üç zırlar derken...ümidini keser. O da dolaşmaya ve gözlemeye-izlemeye başlar dış dünya detaylarını-bitkilerini-objelerini. Papatyaları, bir bisikletin tekerleğini, bankta oturmuş dikkatle gazetesini okuyan yaşlı bir dedeyi... Neyse, yaşadığı izolasyon, ona bir süre sonra, gözlediği şeyleri 3 boyutlu örebilme yeteneğini kazandırır. Yani bir bakıma o dışlanma Morumcek'e sanatını öğretir.
Bunu gören-duyan siyah örümcekler de yaptıkları hatanın farkına varırlar ve ona "biz senin dış rengine odaklandık, o sebeple de iç rengini göremedik!" derler. O da ""Siz beni dışlamasaydınız ben iç rengimi nasıl öğrenebilirdim ki?" diyerek aralarına girer. Aradan birkaç ay geçer ve biz çıkar gideriz bu örümcekler diyarına. Bir de bakarız ki siyah örümcekler arasında başka renkler de belirmeye başlamış. Turkuaz, Lila, Pembe, Turuncu...”

Kırmızı + Mavi = Mor

Morumcek'in tasarım hikayesindense şöyle söz etti; “Sakarya'nın bir köyünde yaşıyorum o sıralar. Köydeki önemli gelir kaynağı süt-yoğurt. Bu sebeple de 5kg kaplar kovalar dolu ortalıkta. Elimde biraz mavi, biraz da kırmızı plastik boya var. O sırada da komşu teyzelerden biri tel elbise askılarından bir şey yapabilir misin diye bana sordu. 3-5 çocuk, bir yoğurt kabı, kırmız + mavi = mor boya, tel elbise askısı, yün, 2 kavanoz kapağı ve bir çift düğme. Morumcek'i canlandırdı. Sanırım anlattığım hikaye de ona ruh kattı.”

“İsimlendirilemeyen binlerce renk tonu”

Hepimiz Sarı, mavi, fuşya doğuyoruz diyen sanatçı, “Daha sonra aile-toplum bizi normalde ait olmadığımız renge büründürüyor. Daha çok kazanmamız, fatura,- kart rahatsızlığı yaşamamamız için belki de ama öz renginden ulaşan bir bireyin enerjisi gün geçtikçe düşüyor. Kendisine normalde ait olmadığı renkten iş hatta eş buluyor. Bu da uzun vadede toplumumuzu hiç iyi etkilemiyor tahmin edersiniz.” diye de sitem edemeden geçemiyor.

“Griye dönüşmesinler”

 Sanatında bir yandan atık materyalleri geri dönüştürürken, bir yandan da küçük arkadaşlarında tespit ettiği renklerin, gerek aktivitelerle, gerekse aileleriyle irtibatı devam ettirerek, gri tonlarına dönüşmesini engellemeye çalıştığını söyleyen sanatçı “Tabi dünyaya geldiği renk "gri" değilse” diyerek sözlerini bitiriyor.


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           SEDA NUR ERSOY

0 yorum :

Yorum Gönder

 

KIDIES ÇOCUK HABERLERİ Template by Ipietoon Cute Blog Design

Blogger Templates