Pek çok okulda çevre bilinci temalı derslerde geri dönüşüm konusu görülmektedir. Ancak bu eğitimin bir çeşit alışkanlık halinde kazanılması okul öncesi dönemden başlar. Büyüyen çocuğa bu duyguyu aşılamak güç oluyor.
Çevre bilincini geliştirmek ve geri dönüşümün yaygınlaştırılmasını sağlamak için okul öncesi çocuklarına bu eğitimi veren Aral Tanca Kaya, ebeveynlerin bu konuda hassas olmalarını, bu yaş grubundaki çocuklarına bu eğitimi vermeyi bir borç bilmeleri gerektiğini söyledi.
Doğum yeri Teksas/El
Paso, memleketi Kastamonu/Tosya olan Aral Tanca Kaya, geri dönüşüme nasıl adım
attığını şu sözlerle belirtti; “Atıkları biriktirmeye, daha doğrusu atmaya
kıyamamaya 10lu yaşlarda başladım. Zaten siz de bilirsiniz ki eski toprak
(babalar-dedeler) atmaz saklar, "zamanı geldiğinde muhakkak yerini
bulur" diyerek. O geleneği benim kuşağımda da devam ettirmeye çalışan
nadir insanlardan biriyim. Eskidikçe değiştir geleneği pek tasvip ettiğim bir
gelenek değil.”
“Atık suntalar, telefon telleri, ahşap kasalar, straforlar...”

“Morumcek Hikayesi”
Çocuklarla yaptığı geri dönüşüm faaliyetlerini ve geri dönüşümün
içinde gizlenen o hoş duyguyu
aktarabilmek adına şu hikayeyi anlattı ; Siyah örümceklerin arasında Mor
bir örümcek dünyaya gelir. "Morumcek". Morumcek dışlanır her biri
aynı renk örümcekler tarafından. Aralarına katılmak ister ama gayet tabi.
Renginin farklı olduğunu biliyordur ve paylaşmak ister. Bir rica eder, iki
yalvarır, üç zırlar derken...ümidini keser. O da dolaşmaya ve
gözlemeye-izlemeye başlar dış dünya detaylarını-bitkilerini-objelerini.
Papatyaları, bir bisikletin tekerleğini, bankta oturmuş dikkatle gazetesini
okuyan yaşlı bir dedeyi... Neyse, yaşadığı izolasyon, ona bir süre sonra,
gözlediği şeyleri 3 boyutlu örebilme yeteneğini kazandırır. Yani bir bakıma o
dışlanma Morumcek'e sanatını öğretir.
Bunu gören-duyan siyah örümcekler de yaptıkları hatanın
farkına varırlar ve ona "biz senin dış rengine odaklandık, o sebeple de iç
rengini göremedik!" derler. O da ""Siz beni dışlamasaydınız ben
iç rengimi nasıl öğrenebilirdim ki?" diyerek aralarına girer. Aradan
birkaç ay geçer ve biz çıkar gideriz bu örümcekler diyarına. Bir de bakarız ki
siyah örümcekler arasında başka renkler de belirmeye başlamış. Turkuaz, Lila,
Pembe, Turuncu...”
“Kırmızı + Mavi = Mor”
Morumcek'in tasarım hikayesindense şöyle söz etti; “Sakarya'nın
bir köyünde yaşıyorum o sıralar. Köydeki önemli gelir kaynağı süt-yoğurt. Bu
sebeple de 5kg kaplar kovalar dolu ortalıkta. Elimde biraz mavi, biraz da
kırmızı plastik boya var. O sırada da komşu teyzelerden biri tel elbise
askılarından bir şey yapabilir misin diye bana sordu. 3-5 çocuk, bir yoğurt
kabı, kırmız + mavi = mor boya, tel elbise askısı, yün, 2 kavanoz kapağı ve bir
çift düğme. Morumcek'i canlandırdı. Sanırım anlattığım hikaye de ona ruh kattı.”
“İsimlendirilemeyen binlerce renk tonu”
Hepimiz Sarı, mavi, fuşya doğuyoruz diyen sanatçı, “Daha
sonra aile-toplum bizi normalde ait olmadığımız renge büründürüyor. Daha çok
kazanmamız, fatura,- kart rahatsızlığı yaşamamamız için belki de ama öz
renginden ulaşan bir bireyin enerjisi gün geçtikçe düşüyor. Kendisine normalde
ait olmadığı renkten iş hatta eş buluyor. Bu da uzun vadede toplumumuzu hiç iyi
etkilemiyor tahmin edersiniz.” diye de sitem edemeden geçemiyor.
Sanatında bir yandan atık materyalleri geri dönüştürürken, bir
yandan da küçük arkadaşlarında tespit ettiği renklerin, gerek aktivitelerle,
gerekse aileleriyle irtibatı devam ettirerek, gri tonlarına dönüşmesini
engellemeye çalıştığını söyleyen sanatçı “Tabi dünyaya geldiği renk
"gri" değilse” diyerek sözlerini bitiriyor.
SEDA NUR ERSOY